Aşk, hissiyatın belki de en iyi telaffuz edilebildiği, içten gelen duygunun en güzel kelimelere dökülebildiği bir ruh haline büründürür insanı. Aşk konusunda yapılan betimlemeleri düşününce, bu kadar etkileyici aşk sözlerinin, bu kadar anlamlı ifadelerin spontane bir araya geldiğine inanmak hata olur.
Cemal Safi‘nin “Tek Hece Aşk” şiirinde “Yaşanmadan çözülmeyen sır” olarak tanımladığı aşkı daha iyi anlatabilecek bir cümle aklınıza gelir mi?
Veya Mevlana‘nın “Aşk sandığın kadar değil, yandığın kadardır” dizesindeki derin maneviyatı farketmemek mümkün müdür?
Bir kalıba koyulamayan, herhangi bir zamana sığdırılamayan, miktarı ayarlanamayan bir duygudur bu.Aşkın büyüklüğü kalpleri ısıttıkça kelimeler kalpten yola çıkıp dile gelir. Romantik diyaloglar hiç çıkmaz akıllardan. Kelimelerden taç yapıp da saçlarına takmak ister sevdiğinin, aşktan yandığı zamanlarda… Siz ona en çok hangi aşk sözcüklerini yakıştırırsınız? Sevdiğinizin gözlerine bakarak dile getirmek isteyeceğiniz, kimi zaman da utangaç bir çiçeğin yakasına iliştireceğiniz aşk sözleri vasıtası ile aşkınızın kalbini çalabilirsiniz.
Diğer yarınızın etkileneceği, kalbinizin en derininden gelen kısa ve öz etkileyici aşk sözleri ile de sevdiğinizi şaşırtabilirsiniz. Bu tatlı aşk mesajları kalpten, derinden gelir, sevgilinize özel ve akılda kalıcı bir şekilde dokunmak için uzanır. Sevdiğiniz birini seçin ve romantik hediyenizin yanında sevginizi şahane kelimelerle şaşırtın:
Aşk insanın hayatı boyunca yaşamadığı ilk defa yaşanılan bir duygudur. Bu eğer birine aşıksan sevdiğini gördüğünde kalbinde bir heyecan basar derlerdi inanmazdım. Şimdi inanıyorum çiçeklerin şarkı söylediğine ve dünyanın güzellik için döndüğüne. Gözlerim gözlerine değdiğinden beri şimdi inanıyorum hayata sevdiğim…
O kadar güzelsin ki yüzüne bakamıyorum. Titriyor ellerim, ellerini tutamıyorum. Öylesine bağlanmışım ki sensiz duramıyorum.
Kalbimi ve ruhumu vermemin bir yararı yok, sen zaten bunlara sahipsin. O yüzden sana bir ayna getirdim. Kendine bak beni hatırla.
Kadehime lacivert bir akşam çöküyor gülüm. Zehrini akıtarak çöküyor. Kartana çeviriyor her saniyeyi. Üşüyorum. Üşüdükçe seni daha çok özlüyorum.
Gece midir insanı hüzünlendiren, yoksa insan mıdır hüzünlenmek için geceyi bekleyen? Gece midir seni bana düşündüren yoksa ben miyim seni düşünmek için geceyi bekleyen?
Sarılmayı bilir misin? Sahiplenmeyi, sahiplendiğinde sadık kalmayı? Sen bilir misin aşık olmayı? Bölünebilir misin ikilere, üçlere, gerekirse binlere? Yapabilir misin? Gerçekten sevebilir misin? Sevmenin demesi olmaz. Unutma; ya çok seversin bir kere, ya da hiç sevmezsin.
Gözlerime bakarken gözlerinin içi gülüyordu, nasıl sevmezdim?
Ey gece git o yâre söyle. Kokusuna sarılıp uyumak isteyen biri var.
Sevmek zor iş, ne maaşı var ne sigortası, bir ayrılığı var bir de gözyaşı.
O kadar güzel gülüyor ki tamam diyorum bu kadar yaşadığım yeter.
Ve diyeceğim ki; Aşk güzel şey. Vaktinde ve doğru insanla geldiği sürece…
Eş olan, aşka eştir. “Eş” değer, nefesten ötedir. Ötemde özüm var, özüm nefesin ötesinden ötedir.
Belki de sonu nasıl bitecek diye korkmaktan sevmeyi unuttuk.
Sevmek ve sevilmek güneşi iki taraftan hissetmeye benzer.
Seviyorsan git ısır bence, köpek gibi sevdiğini o da anlasın.
Bir insanın bir insana verebileceği en ölümsüz hediye, sevgidir.
Gel beraber alalım nefesimizi sevdiğim, sensiz boğazımdan geçmiyor.
Sensiz bir gün daha akşam oldu. İçim el vermiyor. Biz buna “gün” demeyelim.
Elimdeki resmin yerine kendin olsaydın. Olsaydın da benim yine derdim olsaydın.
Bir şehir ol. Mesela İstanbul gibi. De ki; boğazım kuruyuncaya kadar seveceğim seni.
Sen benim hiç bıkmadan saatlerce seyre daldığım, tövbe tutmayan en tutkulu sevdamsın.